top of page

Dünya devlerinin kapışmasında sessiz aktör Türkiye mi? Ticaret savaşında yakalanan fırsatların raf ömrü var mıdır?

  • Yazarın fotoğrafı: Adil Can Kavcar
    Adil Can Kavcar
  • 2 gün önce
  • 7 dakikada okunur

Dünya ekonomisi bir süredir alışılmışın dışında yönetiliyor. Global ekonominin iki büyük devi ABD ve Çin daha önce kapalı kapılar ardından oynadıkları satrancı günümüzde tüm dünyanın gözü önünde açık bir restleşme ile devam ettiriyor. Artık bu ülkeler sadece ideolojik ve askeri değil aynı zamanda teknoloji, lojistik, çip üretimi ve elektrikli araç pazarında karşı karşıya geliyor.


70’lerin “Soğuk Savaş” dünyasında Rusya ve ABD nasıl büyük bir mücadele içinde ise günümüzde de farklı metotlarla da olsa Çin-ABD mücadelesi aynı paralellikte “Ticaret Savaşı” içindeler.


Ancak taraflar arasında yaşananlar bir Ticaret Savaşı’nın çok daha ötesinde.


ABD-Çin Ticaret Savaşı’nın Seyri


Mücadelenin ilk ateşi 2018 yılında ilk Donald Trump döneminde ABD tarafından yakıldı. Çin’in yıkıcı rekabet uygulamalarına karşı olarak ABD tarafında ek vergi uygulamaları söylemleri ortaya atıldı. Hükümet üzerinde özel sektörün baskısı arttıkça söylemler yerini eylemlere bıraktı.


-Haziran 2021’de Biden, 14032 sayılı Başkanlık Kararnamesi ile ABD firmalarının Çin askeri veya gözetim sektörleriyle bağlantılı şirketlere yatırım yapmasını yasakladı.


-Ekim 2022’de ABD ticaret bakanlığı Çin’in gelişmiş yarı iletken üretimini sınırlandırmak için yeni ihracat kontrolleri uygulamaya koydu. Böylelikle aynı zamanda Çin’in askeri kapasitesinin artışı da önlenmeye çalışıldı.


-Ağustos 2023’te Biden, ABD’li şirketlerin yarı iletkenler, bilgi teknolojileri ve yapay zeka gibi sektörlerde faaliyet gösteren Çin firmalarına yatırım yapmasını sınırlayan düzenlemeler getirdi.


-Tüm bunlara rağmen 2023 yılı sonunda Çin’li elektrikli araç üreticisi BYD’nin küresel satışları Tesla’yı geçti.


-2023 ve 2024 yıllarında ise ABD Çin yapay zeka firması Zhiphu AI ve çip üreticisi Sophgo’yu “Varlık Listesi” ne ekledi. (Varlık Listesi ABD Endüstri ve Güvenlik Bürosu tarafından yayınlanan ve ABD'nin ulusal güvenliğine veya dış politikasına aykırı faaliyetlerde bulunduğu düşünülen kişi, şirket veya kuruluşların yer aldığı bir listedir. Bu liste, özellikle teknoloji transferi, askeri tehdit, casusluk, insan hakları ihlalleri veya ihracat kontrollerinin ihlali gibi gerekçelerle hazırlanır. Bu listeye eklenen firmalar veya kişiler ABD merkezli şirketlerden lisanssız ürün veya teknoloji satın alamaz. ABD menşeli yazılım, ekipman veya bileşenlere erişimleri ciddi biçimde kısıtlanır. ABD’li firmalar bu listede yer alan kişi veya firmalar ile çalışmak için ticaret bakanlığından özel izin almak zorundadırlar. Huawei, DJI gibi firmalar da bu listeye geçmişte alınarak erişimleri kısıtlananlar arasındadır.)


-Mayıs 2024’te Çin’den ithal edilen elektrikli araçlar, bataryalar, güneş panelleri ve yarı iletken gibi ürünlerin gümrük tarifelerini arttırdı.


-Eylül 2024’te ABD, Çin’den ithal edilen güneş hücreleri ve lityum iyon bataryalar gibi ürünlere uygulanan gümrük tarifelerini arttırdı.


Yaptırıma maruz kalan bazı ürünlerin artış öncesi ve sonrasındaki durumu aşağıdaki gibi oldu;


  • Elektrikli Araçlar için alınan oran %25'den %100'e çıkartıldı.

  • Bataryalar için alınan oran %7.5'dan %25'e çıkartıldı.

  • Güneş Panelleri için alınan oran %25'den %50'e çıkartıldı.

  • Yarı İletkenler için alınan oran %25'den %50'e çıkartıldı.


Tüm bu düzenlemelerden sonra iki ülke arasındaki tansiyon önlenemeyecek boyutlara ulaştı.

Teknolojik egemenlik mücadelesi, sanayi bağımsızlığı söylemleri ile bir araya gelince ABD pazarında Çin’den ürün ithalatı neredeyse durma noktasına geldi.


Gelinen son noktada ABD’nin Çin’i artık “tedarikçi” olmaktan çok bir “sistemsel tehdit” olarak gördüğü açık.


Çin’in Yaptırımlara Karşı Geliştirdiği Stratejiler: Kaybı telafi etmek, Yeni Küresel Ticaret Blokları Oluşturmak


Yukarıda belirttiğim tüm bu yaptırım silsilesinden sonra Pekin savunmadan çıkarak alternatif stratejiler üzerinde yoğunlaştı. Çin artık engelleri aşmak yerine kendi küresel ekonomik mimarisini inşa etmek istiyor.


Kaybettiği pazarı geri kazanmak yerine “ABD’siz büyüme” sağlayabilmek için çok büyük stratejiler izliyor.


-Küresel Partner Arayışı: Çin, ABD pazarında yaşadığı kaybı, büyük başka gelişen pazarlara yönelerek telafi etmeye çalışıyor. Bu doğrultuda Çin’in Endonezya, Tayland, Vietnam ve Malezya gibi ülkelere yatırımları 2023 yılı itibari ile 975 milyar $’ı aştı. Tayland’da elektrikli araç fabrikaları, Endonezya’da ise batarya üretim tesisleri kurdu.


-Afrika ile Stratejik Ortaklık: Çin 2024 yılında Sahra Altı Afrika coğrafyasında 300’den fazla altyapı projesine yatırım yaptı. Kenya, Etiyopya ve Nijerya gibi ülkelere ulaşım, enerji ve dijital altyapı kurdu ve kurmaya devam ediyor. Afrikayı bütün olarak “hammadde tedarikçisi” konumundan çıkararak “yeni tüketici pazarı” konumuna getirmeyi hedefliyor.


-Latin Amerika Pazarında Büyüme: Çin, Birezilya, Arjantin ve Şili gibi ülkelere teknoloji, maden ve tarım alanlarında ciddi ticaret hacimleri kuruyor. Özellikle Lityum üçgeni olarak bilinen Arjantin-Bolivya-Şili üçgeninde ciddi yatırımlar yapıyor ve adete ABD’nin arka bahçesine sızıyor.


-Yerli Üretimin desteklenmesi ve ABD’ye olan teknolojik bağımlılığı azaltmak: ABD’den gelen çip ve ileri teknoloji yaptırımlarına karşılık Çin kendi sanayi kapasitesini arttırmaya yöneldi. Yarı ietken sektöründe kendi devlerini yaratmak için SMIC ve YMTC’ye 150 milyar $’lık yardım paketi açıkladı. ABD’nin uyguladığı %100’lük gümrük vergisine karşılık ise BYD, CATL, NIO gibi fabrikalarını desteklemeye başladı. Bu sayede BYD Avrupa ve Güney Amerika’da fabrikalar kurmaya başladı. EV üreticilerine vergi muafiyeti, ucuz arsa desteği, yerli batarya kullanım zorunluluğu gibi teşvikler yayınladı. CATL tarafından geliştirilen sodyum iyon batarya teknolojisi ile ABD teknolojisine bağımlılığı azalttı.


-Made In China” yerine “Çin-Dışı Çin” modeline yönelim: Yaptırımların aşılması için Çin resmi olarak yatırımlarını başka ülkelere kaydırma stratejisi izliyor. BYD Meksika’da elektrikli araç üretim tesisi kuruyor. Bu sayede Çin’de üretilen araçlara %100 ABD vergisi gelse bile Meksika’da üretilen araçlar rahatlıkla ABD’ye uygun gümrük gümrük tarifesi ile sokulması hedefleniyor. 


Sessiz Oyuncu Türkiye

Gelinen bu noktada benim gibi üretimin içinde yer alan bir yönetici gözünden Türkiye için çift taraflı tarihi bir fırsat doğduğunu açıkça görebiliriz.


ABD, Çin yerine müttefik ülkelerden tedarik arayışında. Hindistan, Vietnam ve Meksika gibi ülkeler bu arayış için öne çıkıyor.


Çin ise kaybettiği pazarları geri kazanmak ve yeni stratejik ortaklıklar kurmak için ABD dışı coğrafyalara yöneliyor.


Yani şuan köşede sessiz bekleyen ülkemiz için önemli ve tarihi fırsatlar kapıda gibi görünüyor.


Neden Türkiye? İki dev, iki denge.

Taraflar arasında rekabet kızışsa da ikisi de aslında benzer sorulara yanıtlar arıyor.


-Güvenilir üretim ortağı kim olabilir?

-Tedarik zincirinde jeopolitik riskleri azaltacak merkez neresi?

-Yüksek maliyet krizleri karşısında esnek, hızlı, kaliteli üretimi kim sağlar?


Bu soruların yanıtları iki ülke içinde Türkiye’de yanıt bulabilir. Bu yüzden isterseniz “Neden Türkiye?” sorusuna çift taraflı, yani hem ABD hem de Çin kanadından bakalım.


ABD’nin Gözünde Dost, Dayanıklı ve Stratejik ülke Türkiye

ABD Çin’e olan ekonomik bağımlılığını azaltmak için “dost” ülkelere yatırım yapmak isteğinde. Bu stratejiye verilen isim de Friendshoring.


Türkiye ABD için neden cazip?

-NATO üyesi ve jeopolitik müttefik konumunda.

-Avrupa’ya entegre bir üretim alt yapısına sahip. Gümrük birliği sayesinde AB’ye doğrudan erişimi var.

-Yüksek kaliteli ama görece uygun iş gücüne sahip. Özellikle tekstil, otomotiv yan sanayi, kablo ve elektronik montaj sektörlerinde Çin’e göre çok daha esnek.

-Lojistik merkez olma potansiyeline sahip. Avrupa, Orta Doğu ve Orta Asya’ya kara, deniz ve hava yolu ulaşımı konusunda ideal konusunda.


Çin’in Gözünde Koridor, Kapı ve Köprü ülke Türkiye

Çin Türkiye’yi sadece hedef Pazar değil aynı zamanda stratejik ve siyasi bir geçiş kapısı olarak görüyor. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi (BRI) stratejisinde Türkiye orta koridorun kalbi konumunda.


Türkiye Çin için neden cazip?

-Çinli şirketler Türkiye’de yatırım yaparak Avrupa ve Orta Doğu pazarlarına vergi avantajlı erişim sağlamak istiyor.

-ABD’nin gümrük duvarını aşmak için üretim üssü. BYD ve Chery gibi dev üreticiler, ABD’ye doğrudan ihracat yerine Türkiye’de üretim yaparak dolaylı yoldan pazara girmeyi hedefliyorlar.

-Çin’in uzmanı olduğu enerji, maden ve inşaat sektörlerinde Türkiye gelişmekte olan bir pazar.

-Batı’dan tamamen kopmamış ama Asya’ya yakın bir denge noktası.


Yani özetle ülkemiz bu iki ülke için oldukça değerli konumda. Ancak burada denge politikasının oldukça iyi seyredilmesi önemli. Ülkemizin atacağı her adım dengeli, yapacağı her tercih ise denge sanatının kusursuz uygulandığı biçimde olmalıdır.


Ancak her fırsatında bir raf ömrünün olduğu unutulmamalı

Elimizde bir sihirli değnek olmadığından Türkiye’nin bu fırsatlardan faydalanabilmesi için yapması gerekenler olduğu açık.


ABD penceresinden geliştirilmesi gereken noktalar,

-Türkiye ile ABD arasında doğrudan geniş kapsamlı bir Serbest Ticaret Anlaşması (STA) hala yok. Bu yüzden bazı Türki menşeili ürünler hala Çin’den dala maliyetli biçimde ABD’li kullanıcılara ulaşıyor. Bu durum ülkemiz tarafından müttefik ama eşit değil algısını ortaya çıkartıyor.


-ABD’li firmalar hukuki öngörülebilirlik ve tahkim süreçlerinin istenen seviyede olmadığını düşünüyor. Bu sebeple büyük yatırımcılar hala çekimser davranıyor.


-Kara ve deniz taşımacılığında zaman zaman aksaklıklar yaşanmaya devam ediyor. Buda esnek üretim modeli anlayışına zarar veriyor. Lojistik açıdan tam dijitalleşme ve altyapı yenilenmesi şart. Ayrıca deniz taşımacılığı için ülkemizdeki akaryakıt fiyatı dengesizliğinden ötürü hala iç nakliye fiyatları oldukça yüksek. (Bazı durumlarda neredeyse “port to port” (limandan limana) taşıma ücreti ile kafa kafaya.)


-Sektörel bir odak eksikliği söz konusu. İhracat stratejisi dağınık. Teşviklerin daha hedefe odaklı olması bekleniyor.


-Niteliksiz iş gücünde yabancı işçi istihdamı yapılmasına rağmen nitelikli iş gücü konusunda hala bazı noktalar tam olarak doldurulmuş değil. Doğudan “Nitelikli beyin gücü” göçüne açık olup, niteliksiz iş gücü için kendi kaynaklarımıza yönelmemiz gerekir.


-Patron şirketi algısından daha profesyonel bir yapıya geçilmesi gerekiyor. Şirketlerin ayrıca Ortak girişim (Joint-Venture) faaliyetlerine açık olması bekleniyor.


Çin penceresinden geliştirilmesi gereken noktalar,

-Teşvik sisteminde daha merkezi ve net sistemler yok. Çin’li firmalar kendi ülkelerinde alışkın oldukları arsa tahsisi, enerji desteği ve vergi teşviki gibi konularda ülkemizden de aynı performansı bekliyor.


-Ülkemizde hala bazı noktalarda dağınık olan sanayi kuruluşlarının Çin kanadında daha toplu sektörel odaklı organize sanayi bölgelerinde olması bekleniyor. Çinli yatırımcıların lojistik merkez, üretim hattı, yan sanayi gibi kümeler ile çalıştığı hesaba katılmalı.


-Çinli firmalar uzun vadeli yatırım yapacakları ülkede ilk önce politik netlik ve istikrar kavramlarına bakıyor.


-“Yap-sat” mantığından “birlikte geliştir” modeline geçiş bekleniyor. Çin yatırım yaptığı ülkelerden teknoloji transferine dayalı proje geliştirme beklentisi içerisinde.


Zaman penceresi kapanıyor

Ekonomide fırsatlar tıpkı teknoloji gibi çok çabuk modası geçen ve eskiyen kavramlardır. Bu fırsatlar iyi değerlendirilmez ise birkaç yıl içerisinde ortadan kalkabilir veya başka ülkelere kaptırılabilir.


Ayrıca bu fırsatlar ile birlikte ülkenin üretim, ihracat stratejisinin ve know-how beceresinin de gelişeceği açıktır. 


ABD “dost ülkelerden tedarik” stratejisi için Polonya, Meksika ve Vietnam ile zaten iş birliği içerisinde.


Çin ise ABD’nin dışlayıcı politikasını dengelemek için Mısır, Endonezya ve Macaristan gibi ülkeler ile çalışmalarına devam ediyor.


Yani bizim için adım atma konusunda zaman daralıyor gibi görünüyor.


Peki nasıl adım atılacak? Kısa vadede ne yapılabilir?

İlk adım bu iki ülke arasında taraf seçmemize gerek olmadığını anlamaktan geçiyor. Taraf olmak yerine tarafsızlığını güçlü biçimde koruyan önemli bir aktör haline gelmek daha mantıklı bir yol.


Türkiye; coğrafi gücü, üretim gücü, genç ağırlıklı nüfus ortalaması ile bu oyunda hem batı hem de doğunun stratejik ortağı olabilir.


Ancak bu potansiyelin gerçekleşebilmesi için acilen;

-Ticari anlaşmaların tekrar ele alınması

-Sektörel teşviklerin hedefli hale getirilmesi

-Ar-Ge ve teknoloji transferine dayalı yatırımların önünün açılması

-Diplomatik duruşun ekonomik bir vizyon ile senkronize hale getirilmesi gerekir.


Aksi halde dünyada oyun kuralları tekrar yazılırken Türkiye sadece izleyen, yorumlayan ancak oyuna dahil olmayan bir konumda kalır.


Büyük dönüşümler karar veremeyenleri değil, doğru pozisyon alanları ödüllendirir.


Adil Can KAVCAR

19.05.2025

Comments


İletişim

Gönderini aldım, teşekkür ederim.

Sitenin tüm hakları Akdeniz Dergi'ye aittir.

bottom of page